Kenan dedemin Karaburun’da tuttuğu, İzmir’e götürmediği bir Jeep’i vardı. Karaburun’da onu kullandığı için diğer arabasını da İzmir’den Karaburun’a getirmezdi. Bütün yaz onunla gezerdi, yaz sonunda da Karaburun’da muhtemelen kapalı bir yere bırakırdı.
Üstü açık olduğu için sayfiye ortamda o araçla gezmek bir zevkti. Sabahları gazete, ekmek almaya, akşamüstleri dondurma yemeye gitmek için can atardık. Dedem de bizim Jeep’le gezmeyi sevdiğimizi bildiğinden hiç üşenmez, önemsiz konularda bile bizi bindirip nereye gidilecekse gidip gelirdi. O an için evde artık kaç çocuksak hepimiz öne-arkaya doluşurduk. İlk kez binen tecrübesizlerin şapkaları uçardı. Dedem kenara çekerdi, talihsiz şapkalı kişi inip şapkasını asfalttan alıp gelirdi.
Bütün yaz firil firil üstü açık araçla gezdikten sonra şehre dönerken üstü kapalı arabaya binince hemen alışamazdım, bir yere kapatılmışım gibi gelirdi.
Bu fotoğraf temmuz 1989 tarihli. İlke’yle birlikte yan koltuğa sığışmışız, kemer üzerimizden takılmış. :)
Tabii Jeep dikkat çekiyordu. Karaburun’da zaten yıllardır tanınan dedem yazlık makam arabasıyla şöhretine şöhret eklemişti. :) Piposu ve beyaz şapkasından sonra üçüncü ikonik yanı Jeep’iydi.
Tabii ki bu aracın güç problemi yoktu. Hacimsel olarak sığabildiğimiz sürece kaç kişi bindiğimizin bir önemi yoktu. Dedem arkasına çekici takıp tekne de taşıyordu bazen. Su sıkıntısı olan zamanlarda arkadaında çekici üzerinde bir tonluk su deposu olduğunu hatırlıyorum. Yeniliman yolu üzerindeki bir çeşmenin yanına depoyu çekiyorduk, hortumu deponun içine sarkıtıp çeşmeyi açık bırakıyorduk. Eve dönüp iki saat sonra dolmuş olan depoyu arkaya takıp eve getiriyorduk.
Ben araba kullanmayı bu Jeep’te öğrendim. 15 yaşındaydım galiba. Dedem “bunu kullanabilirsen bütün arabaları kullanabilirsin” diyordu. Jeep’in arazi viteslerini saymazsak üç ileri vitesi vardı. Debriyajı çok sertti, direksiyonu mekanikti ve direksiyonda boşluk vardı. Sonuçta arazi için yapılmış eski bir araç, kullanımı baya zordu. Ben köy yollarında kullanmayı öğrendim. Dedemin dediği çıktı; daha sonra kullandığım bütün arabalar bana bisiklet kullanmak gibi gelmişti.
Plaka ezberlemekte bir dünya markası değilim. Aklımda tuttuğum (ya da aklımda kalan diyeyim) toplam 20 tane plaka ya vardır ya yoktur. Dedemin Jeep’inin plakası da hep aklımda olanlardan: 35 ZS 380
Kısa bir süre önce Alsancak’ta gözüm önümdeki arabanın plakasına takıldı. Birkaç saniye sonra jeton düştü: Dedemin Jeep’inin plakası!
Jeep muhtemelen başka bir şehre satıldı, plakası da boşa çıktı, sonra da onu bu arabaya verdiler. Rastlantının güzelliği bir yana, işte bu plakayı görmek beni o günlere götürdü…
Mevlüt Kenan Gürselli