Malum; Türkiye’de üniversite kurmak bir idealizm olgusu değil; bir prestij meselesi. Hükümet oy kaygısıyla küçük, büyük demeden her ile tabela üniversiteleri açıyor. Altyapı falan olmadan ismini veriyorlar, bir de bina tahsis ediyorlar, işte size üniversite.
Vakıf üniversiteleri de farklı durumda değil. Dershaneler, vakıflar ve zengin aileler adlarına bir üniversite kurmayı prestij meselesi sayıp tabela üniversiteleri sayısını artırıyorlar. İstanbul ve Ankara’da adını duymadığımız bir sürü vakıf üniversitesi var. Adını duymuş olma olasılığınız düşük; bunlardan bir tanesi de İstanbul Aydın Üniversitesi. Mustafa Aydın adlı bir vatandaş öncülüğünde 2003’te kurulmuş. Bu isim hırsı nedir, bu üniversite kondurma sevdası nedir? Aydın diye bir ilimiz varken inatla Aydın Üniversitesi kurma inadı nedir? Ondan sonra her yere adını “İstanbul Aydın Üniversitesi” yazmak zorunda kalırsınız tabii. “Sivas Çorum Üniversitesi” demek gibi bir şey.
Bir kelime oyunu eksikti, o da yapılmış
Benim soyadım Aydın olsaydı ve kendi ismimle bir üniversite kurma konusunda bu kadar sevdalı olsaydım biraz radikal düşünüp üniversiteyi Aydın’a kurardım. Hem Aydın’daki üniversitenin adı da Adnan Menderes, yani Aydın ismi boşta. Daha da güzeli İstanbul’daki bir sürü tabela üniversitesi arasında kaynayacağına kurumun adı çok daha fazla duyulurdu. İstanbul’da kimse minnet göstermezken bütün bir yörenin minnetini alırdım. Aydın ve komşuları üniversite sınavında en başarılı iller arasında. Bence üniversite Aydın’da olsaydı öğrencili profili daha yüksek olurdu, tabii ki üniversitenin prestiji de.
Madem bu kadar yüksek öğretim sevdalısı var bu ülkede, katkıda bulunmak için yapılacak tek şey üniversite kurmak değil ki. Burs verilebilir, yurt kurulabilir, mevcut üniversitelere bağışta bulunulabilir… Bu saydıklarımın hepsi gönüllülerin ismini yaşatacaktır. Lise görünümünde dandik bir üniversite kurmaktansa bunları yapmak daha prestijli olabilir.
