Özgür Blogger

Geleceğin Şehirlerinde Otomobillere Yer Yok

“Geleceğin şehirlerinde otomobillere yer yok.” Bu cümleyi söylediğim hemen herkes, kimsenin aklına gelmemiş, gerçek olması neredeyse imkansız bir komplo teorisinden bahsediyormuşum gibi “hadi canım sen de, olur mu öyle şey” dercesine yüzüne garip bir ifade vererek inanmadığını vurguluyor.

Bir noktayı açıklığa kavuşturalım: Ben otomobillere karşı değilim, tanıdığım kimse de karşı değil. On yıl bir otomobil fabrikasında çalıştım, orada çalışmadan önce de otomobilleri seviyordum, şimdi de seviyorum. Her yeni çıkan teknolojide otomobillere daha çok bağlanıyorum. Hem de sadece dışarıdan bakma, hayran olma anlamında değil, araba kullanmayı da seviyorum, her şartta… Trafik şartı hariç.

Normal akan bir yolda arabayla ilerlemeyi ne kadar seviyorsam trafiğin içinde kalmaktan, zaman kaybetmekten de o kadar nefret ediyorum. Hemen herkesin de aynı şekilde hissettiğini tahmin ediyorum.

Hayatımızdan yıllar çalan trafiğin nedenini uzunca bir süre yolların yetersizliği sandım. Belediyeler her kördüğüm olan yere yeni bir kavşak, yeni bir tünel, köprü vb. yaptığında oradaki trafik çözülecek sandım ama birkaç istisna dışında trafik hep devam etti (hatta bazen arttı). O zaman anladım ki trafiğin sebebi yolların yetersizliği değil; trafiğin sebebi otomobiller.

Zaten bunun sonu yok; yol yapılabilecek her yere yol, otopark yapılabilecek her yere otopark yapsanız bile yine de şehirlerde otomobiller için yeterince yer ayıramıyorsunuz. Siz 5 birim yol yaptıkça trafiğe 15 birim yeni araç giriyor, siz 3000 kapasiteli otopark yapana kadar trafiğe 7500 yeni araç katılıyor. Ne yapacaksınız, binaları yıkıp yola ve otoparka mı çevireceksiniz? Gülmeyin, yirminci yüzyılda bu birçok ülkede yapıldı. Tabi ki bu yöntem çözüm olmadı ve sonuçta otomobil sayısı ve trafik arttı.

Denklem basit aslında, görmek zor değil. Trafiği yaratan şehirlerin altyapısının yetersiz kalması değil, trafiği yaratan otomobiller. Ve bu gidişle bir gün gelecek artık otomobiller durdukları yerde bile şehirlere sığmayacak, bir yerden bir yere gitmeleri ise imkansız olacak. Bu durumun bugün küçük çapta yaşanmadığını iddia edebilen var mı?

Bu fotoğraf bir kurgu değil, São Paulo, Brezilya’daki gerçek bir trafik kilitlenmesi

Otomobillerin şehirleri yaşanmaz hale getirmesinden önce can alması konusu da var aslında. Her gün ama her gün Türkiye’de ve dünyada birçok kişi otomobillerin karıştığı trafik kazalarında ölüyor. Şimdilik bu üzücü konuyu arka planda bırakalım.

Yönetimlerin trafiği azaltmak için attıkları otomobil merkezli her adım daha çok insanı otomobil sahibi olmaya ve kullanmaya teşvik ediyor, böylece trafik azalacağı yerde artıyor. Yönetimler şehirleri daha yaşanır kılmaya çalıştıkça aslında daha yaşanmaz hale getiriyorlar. Çünkü henüz sorunun kaynağını anlayabilmiş değiller. Sorunu doğru tespit edemedikleri için de yanlış çözümler uyguluyorlar.

Bilim; anlamak, bilmek isteyene sorunu ve çözümünü net bir şekilde açıklıyor aslında. Yalnız herkes bunu herkes aynı anda ve aynı kapasitede idrak edemiyor. Ne zaman olur bilmiyorum ama tabi bir gün herkes aynı bilinç seviyesine ulaşacak.

O yüzden tereddütsüz bir şekilde söylüyorum: “Geleceğin şehirlerinde otomobillere yer yok.” Herkes planlarını buna göre yapsın.

Peki bilimin bize gösterdiği çözüm nedir? O da bir diğer yazının içeriğinde olacak. ;)

2 Yorumlar

  1. Bora

    Bence otomobiller yine olacak. Ancak kullanım şekli değişecek. Bugün martı scooter nasıl kullanılıyorsa aynı sekilde paylaşımlı olarak ortak kullanılan arabalar olacak. Teknoloji ilerledikce bu yönde bir yönelim olacak, çünkü araçlar parkettikleri yerden evimize kadar gelebilecekleri için şahsi arabamız gibi kullanabileceğiz.

    Yanıtla
  2. Bosch Servisi Çiğli

    Trafikte Takılı Kalmak en büyük fobim oldu. umarım trafik olmayan bir çözüm olur..

    Yanıtla

Bora için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.