Özgür Blogger

Yunanistan Gezisi – Dedeağaç, Selanik

Sabah gözlerimizi çok güzel, güneşli bir havaya açtık. Odamızın manzarası otelin çim bahçesi ve sonrasındaki durgun denizden oluşuyordu.

Otelimizin kahvaltısı, genel kalitesine yakışır durumdaydı. Yarkın otelin bazı yerlerinin mimarisini Efes Otel’e (şimdiki Swiss Otel) benzetti. Kahvaltı salonundakilerin çoğunluğu Türk olmakla beraber bir de ünlü gördük: Engin Hepileri. Tek başına kahvaltı ediyordu ve daha uynanamamış gibi bir hali vardı. :)

Engin Hepileri

Engin Hepileri

Kahvaltıdan sonra odalarımızı boşaltıp çıkış yaptık. Bir gecelik oda ücreti 80€.

Dedeağaç’ın merkezinde sahile park ettik. Sahilde biraz yürüyüp fotoğraf çektik. Sonra da yine sahilde bir kahveciye oturup kahve içtik. Haftaiçi mesai saati olmasına rağmen ortalık hareketliydi. Kahveye ve muhabbete baya zaman ayırıyorlar. Ayrıca bizde olduğu gibi garsonlar devamlı gelip içeceğiniz bitince sizi kalkmanız için taciz etmiyorlar. Boş bardaklarınız masadan gitmiyor siz kalkana kadar. Siz seslenmezseniz garson gelip sizi rahatsız etmiyor.

Oradan kalktıktan sonra biraz hediyelik eşya alışverişi yaptık.

Dedeağaç’ın Simgesi Deniz Feneri

Dedeağaç’ın Simgesi Deniz Feneri

Biraz daha dolandıktan sonra arabaya dönüp yolculuk pozisyonu aldık. Yalnız önceki gece Dedeağaç’a varmadan kısa süre önce LPG’miz gitmişti. Dedeağac’ın içindeki apartman altı istasyonlarda LPG yoktu. Direkt otoyola girmek yerine önce LPG almak için 6-7 km normal yoldan ilerledik, LPG’mizi aldık. Oradaki huysuz esnaf da depo ağzının arabanın baya altında olduğu için bir şeyler söylendi.

Nea Iraklitsa (νεα ηρακλειτσα)

Nea Iraklitsa (νεα ηρακλειτσα)

Fırçamızı yedikten sonra Selanik’e gitmek üzere otoyola çıktık. Küçük küçük birçok köy ve kasabanın yakınında geçtik. Yunanistan’da otoyol üzerlerinde benzin istasyonları veya bizdeki gibi kafe-restoranlar yok. Herhangi bir ihtiyacınızda otoyoldan çıkmanız, ihtiyacınızı görüp tekrar otoyola girmeniz gerekiyor. Kavala’ya geldiğimizde karnımız acıkmıştı. O yüzden otoyoldan çıkıp Kavala’ya girdik. Ancak yönümüz itibariyle Kavala’nın çarşısına değil de tersi yönde (batı) gittiğimiz için yemek yiyecek bir yer bulamadık. Bu arada 3 gün sonra Kavala’da kalacağımız otelin önünden de geçmişiz ama fark etmedik. Yarkın otelimizin o muhitte olduğunu söyledi ama biz o sırada aç kurtlar olarak yemeğe odaklanmıştık. Kavala’dan 6-7 km sonra önünde güzel bir marinası ve upuzun bir plajı olan Nea Iraklitsa kasabasında güzel bir yer bulup güzelce karnımızı doyurduk.

Galiba burada da Yunan biralarından Alfa’yı denedim. Bu da hoşuma gitti.

Alfa Bira

Alfa Bira

Nea Iraklitsa’dan tekrar otoyola girdik, Gülüş de tekrar uyudu. :) Bütün Yunanistan gezimiz boyunca yollarda çok bisikletçi gördük ama Selanik’e 1.5 saat kala otoyolun kenarındaki bir bisikletçide Yarkın Renault ve “100 Yıllık Macera” logolarını gördü. Yarkın ve Gülüş de bu tura katılmış olduklarından tanıdık biri olabilir düşüncesiyle sağa çekip gelmesini bekledik. Bisikletçi İstanbul’dan geliyormuş, geçen yıl 100 Yıllık Macera turuna katılmış.

Selanik’e yaklaştıkça içimizi büyük şehir heyecanı sardı. Otoyoldan çıkıp şehrin içine girince biraz hayal kırıklığına uğradık çünkü görüntü pek iyi değildi. Eski binalar, kötü mahalleler. Navigasyon bizi denize doğru yaklaştırdıkça bir anda başka şehre gelmiş gibi oldu. Caddeler genişlendi, binalar güzelleşti, insanlar güzelleşti, binalar yenileşti. Otele giderken şans eseri Atatürk’ün evinin önünden de geçtik. Ünlü Tsimiski Caddesi’ne girdiğimizde hava karardı. İş çıkışı trafiğe yakalandık ama hayatımızdan memnunduk.

Tsimiski Caddesi

Tsimiski Caddesi

Otelimiz şehrin en merkezi yerinde orta halli bir şehir oteliydi ve otoparkı yoktu. O yüzden yakındaki bir otoparka park edip bir günlük 15€ ücrete ödedik. Sonradan fark edecektik ki aslında otelin etrafındaki ara sokaklarda biraz tur atınca oralara park etmek de mümkün.

Selanik Plaza Hotel (Oda ücreti 45€)
Websitesi: http://www.hotelplaza.gr
Booking.com sayfası: http://www.booking.com/hotel/gr/plaza-art.tr.html

Otele yerleştikten sonra yürüyüşe çıktık. Bir yere oturup yemek yedik.

Yunanistan’da genel olarak inanılmaz yüksek oranda motosiklet ve bisiklet kullanımı var. Tabii Selanik büyük şehir olduğundan yer gök motosiklet. Ben de ilk defa motosiklet sahibi olmaya özendim bu hareketliliği ve kolaylığı görünce.

Selanik’in İzmir’e ne kadar benzediğinden bahsetmeye gerek görmüyorum. Ezelden beri dile getirilen bir tespit. Kordon’un dolgu yapılmadan önceki haline çok benzeyen bir kordonu var. Sıra sıra dizilmiş kafeler, restoranlar, bunların üzerindeki apartmanlar ve ortamın her daim cıvıl cıvıl oluşu bizim Kordon’a çok benziyor.

Selanik’in Kordonu ;) [Leof. Nikis]

Selanik’in Kordonu ;) [Leof. Nikis]

Serseri mayın gibi etrafta dolaştıktan sonra Kordon’a çıkıp bir yerlede kahvemizi içtik. Şimdiye kadar oturduğumuz kafelerde ortalama kişi başı 3€ öderken ilk defa burada kişi baı 5€ ödedik. Demek ki Selanik’in kordonu (Leof. Nikis) diğer yerlerden daha pahalı.

Geç saatlerde otele dönüp yattık. Hava baya sıcaktı o gece.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.