EÄŸer İzmirliyseniz çok çok büyük olasılıkla bir tanıdığınızdan aÅŸağıdaki “İzmirli Olmak” baÅŸlıklı yazıyı almışsınızdır. Büyük olasılıkla siz de birilerine iletmiÅŸsinizdir. Önce yazıyı okuyalım, sonra konuya gireceÄŸim.
• Eğer Kordon dendiğinde aklınıza elektrikli ev aletlerinin dışında bir yer ismi geliyorsa;
• Körfez kokusu nedir biliyorsanız;
• Hilton’un yapıldığı tarihi hatırlayabiliyorsanız;
• Fame City’ de deliler gibi eÄŸlenip (yaşınıza bakmadan) çıktığınızda “vay be, bizim de bir gökdelenimiz var” dediyseniz;
• “TAM 35” ve “35 BUCUK” kavramları size bir ÅŸey ifade ediyorsa;
• “Gevrek”, “ÇiÄŸdem”, “Domat”, “Nohut” gibi kavramları kullanıyorsanız;
• “Boyoz” kelimesi size bir ÅŸeyler hatırlatıyorsa;• Arapsaçı, turp otu, dalagan, istifno, ebegümeci deniz börülcesi… Nedir biliyorsanız;
• KonuÅŸurken arada bir diliniz, siz istemeseniz de “geliyom, gidiyom, gelcen, yapcan, etcen” seklinde sürçebiliyorsa;
• Gördüğünüz her gökdeleni Hilton’la kıyaslıyorsanız;
• “Churchill’de cay içtim” dediyseniz;
• Elinizde Hasan Tahsin anıtının ya da Atatürk anıtının yanındayken çekilmiş bir fotoğraf varsa;
• Karşıyaka denince aklınıza güzel kızlar geliyorsa;
• Bir kerecik dahi Kıbrıs Şehitleri’nde sevgilinizle el ele dolaştıysanız;
• Park sorunu, trafik sorunu, kara kış nedir bilmiyorsanız;
• Kar görmek için Sabuncubeli’ne ya da Manisa Spil’e gittiyseniz;
• Zeybek havası duyduğunuzda içiniz cız edip kalkarak oynayasınız geliyorsa;
• “Kalbim Ege’de Kaldı” ÅŸarkisini kendinizle özleÅŸtirebiliyorsanız;
• “AÄŸustos Sıcağı” kavramından nefret ediyorsanız;
• 9 Eylül size üniversite dışında şeyler de hatırlatıyorsa;
• Kumru’nun aslında bir kus olmadığını, çok da lezzetli olduÄŸunu düşünüyorsanız ; )
• Hıdrellez denince sokaklarda yakılan ateşler aklınıza geliyorsa (İzmir dışındaki şehirlerin bellibaşlı alanları dışında ateş yakılmazmış; halbuki İzmir’de sokaklarda ateş yakılır)
• Behçet Uz’un kim olduÄŸunu biliyorsanız;
• Attila İlhan, Can Yücel, Sezen Aksu isimlerini duyduğunuzda söyle bi kabarıyorsanız;
• Åžimdiye kadar kaç kiÅŸinin “körfezi temizleyeceÄŸim” dediÄŸini hatırlayabiliyorsanız;
• Åžimdiye kadar bir kere bile olsa Sevinç’in önünde buluÅŸtuysanız veya Sevinç’te “kup” yediyseniz;
• Üniversite denince aklınıza iki tane, özel okul (kolej) denince de sayılı isim geliyorsa;
• Sıcakkanlıysanız;
• Paraşüt kulesinden atladıysanız ya da atlayan tanıdıklarınız varsa;
• Fuar’daki golde kuÄŸulara bindiyseniz;
• Her sene AÄŸustos’un sonunda fuara giderek “birkaç ünlü görsek bari” diyorsanız;
• Hiçbir zaman bir yere geç kalma korkusu yasamadıysanız;
• Her yıl 9 Eylül’de Türk Yıldızları’nı canlı izliyorsanız;
• Hayatinizin önemli bir bolumu belediye otobüslerinde geçiyorsa;
• Nisan – ekim ayları arasında hafta sonlarını Güzelbahçe, Urla, Seferihisar, ÇeÅŸme, İnciraltı, Sahilevleri, MordoÄŸan, Karaburun, Gümüldür, KuÅŸadası, Dikili, Foça vb.de geçiriyorsanız;
• Çocukken Kemeraltı’nda kaybolduysanız;
• Babanız “biz çocukken Konak’ta denize girerdik” hikayeleri anlatıyorsa;
• Başka bir şehirdeyken insanların giyimleri ve davranışları size ters geliyorsa;
• Etrafınızda şortlu, mini etekli, askılı giysili kızlar ve şortlu, küpeli erkekler görmekdikkatinizi çekmiyorsa;
• Kordon’un eski halini hatırlıyorsanız;
• Saat Kulesi’nin deniz kenarında olduÄŸu zamanı hatırlıyorsanız;
• Pizzanıza ketçap ve/veya mayonez döküyorsanız;
• Bir kere bile YKM’nin önünde buluÅŸup sinemaya gittiyseniz;
• En az bir yabancı dil biliyorsanız ve günlük hayatınızda turistlere alışıksanız;
• Kampus denilince aklınıza sadece Ege Üniversitesi’nin kampüsü geliyorsa;
• Cüzdanınızda en az bir tane Kent kart varsa;
• Çevrenizde birilerinin Karşıyaka ve İzmir’in geri kalanını karsilastirdigini duyunca kulak kabartıyor ve hatta itiraz ediyorsanız;
• İzmir’in çevresindeki yazlık beldelerde bıyıklı, göbekli Ankaralı ve İstanbulluları görmek sizi rahatsız ediyorsa;
• Mahsun Kirmizigul ile AliÅŸan’i ayırt edemiyorsanız;
• En son gittiğiniz milli maçın tarihini hatırlamıyorsanız;
• Basketbolu futboldan daha çok seviyorsanız;
• Yaya geçidi kavramından habersizseniz;
• Kuşadası’na ADA diyorsanız;
• UÄŸrak ve Bahane’nin yerini biliyorsanız;
• İzmir’de sadece iki McDonald’s olan zamanları hatırlıyorsanız;
• Montrö ve Lozan, size Avrupa şehirlerini hatırlatmıyorsa;
• Toplumsal sevinçlerde ve kutlamalarda aklınıza gidilecek sadece tek bir buluşma yeri geliyorsa;
• Otobüste size biletini ya da kentkartini veren kişi karşılığında para almamakta ısrar ediyorsa;
• Her yıl okulun ilk haftası elinizde listeyle Sevgi Yolu’na gidiyorsanız;
• Yolda biriyle çarpışınca diğerinin hatası olmasına rağmen refleks olarak gülümseyip özür diliyorsanız;
• Trafikte 34 plakalı sürücülerden şikayetçiyseniz;
• Yengen deyince aklınıza yiyecek bir şeyler geliyorsa;
• Konak Meydanı’nda vapura giden yoldaki çeşmeden bir kez bile su içmişseniz;
• Liseye giden kızınızın erkek arkadaşı olması sizi rahatsız etmiyorsa;
• Kordon’da güneÅŸin batisini izlemenin bir ayrıcalık olduÄŸunu düşünüyorsanız;
• “Okulu asmak” ya da “okulu kırmak” yerine “okulu ekmek” diyorsanız;
• Fuar denilince aklınıza lunapark geliyorsa;
• Size doğru yaklaşan bir kamera ile mikrofon görünce hızlı adımlarla yolunuzu degistiriyorsaniz;
• Evinize en fazla 100 m uzaklıkta bir Tansas mağazası varsa;
• Başka bir şehre gittiğinizde orada yasayanlara acıyorsanız;
• Göztepe, Çankaya, Bahçelievler isimlerinin sadece İzmir’de kullanıldığını sanıyorsanız;
• Uzaktayken “Aahh simdi İzmir’de olsaydım…” diyorsanız;
Siz İzmirlisiniz.
Şimdi gelelim itirafıma. Bunu bügüne kadar kimseye söylemedim ama işte buraya yazıyorum: Bu yazıdaki maddelerin yarısından biraz fazlasını ben yazdım. Olaylar şöyle gelişti: 1999 veya 2000 yılında bu yazının çok kısa bir versiyonu gönderildi bana. Çok hoşuma gitti ama İzmirli olmanın esprili, sevimli başka birçok yönü de olduğunu düşünüp aralara aklımdakileri sıkıştırdım. Bu uzun haliyle arkadaşlarıma ve okulumun mezunlar grubuna gönderdim. Benim bu eklememden sonra yazı bir anda o kadar popüler hale geldi ki kendim bile şaştım. Mail dönüp dolaşıp kaç farklı kişiden kaç kere bana geri geldi bilmiyorum bile. Gazeteye konu oldu, bir sürü site ve blogda da yer alıyor şu anda.
Elden ele dolaşırken insanlar ufak tefek deÄŸiÅŸiklikle yapmışlar ama yine de o zamanın özellikleri yazıda duruyor. ÖrneÄŸin İzmir’de her semtte bir TansaÅŸ yok artık.
Hangi maddelerin bana ait, hangilerinin ise anonim olduÄŸunu söylemeyeceÄŸim. Sadece iki örnek vereceÄŸim. ÖrneÄŸin Saat Kulesi’nin deniz kenarında olduÄŸu zamanı hatırlamak benim yaşımdaki biri için İzmirli olmanın bir parçası bence. O yüzden ekledim.
Bir de AliÅŸan’ın bir röportajında İzmir’e gittiÄŸini, Alsancak’ta dolaşırken insanların “aaa Mahsun Kırmızıgül” diye birbirlerine gösterdiklerini okumuÅŸtum. AliÅŸan üzülmüş buna tabii ama neÅŸeli bir ÅŸekilde anlatmış. Bu bana da o kadar komik gelmiÅŸti ki İzmirlilerin arabesk dünyasına ne kadar uzak olduÄŸunu vurgulamak gerektiÄŸini düşündüm.
Bir de İzmirli usta Yılmaz Özdil’in 15 Mart 2009 tarihli yazısını okuyalım:
İzmir
Türkiye’den sıkıldığım zaman İzmir’e giderim ben.
Simite gevrek deriz biz…
Çekirdeğe çiğdem.
Kordon elektrik aleti deÄŸildir.
Kumru da kuÅŸ deÄŸildir bizim için…
Yengen’i yeriz.
Sen sigorta dersin…
Biz asfalya deriz.
Uzatmayız…
Gidiyom geliyom deriz.
Domates dediÄŸin, domat iÅŸte.
Evimiz isterse 800 metrekare olsun, balkonda otururuz. Hıdrellez filan gibi mazeretler uydurur, sabaha kadar sokaklarda içeriz. Bi oturuÅŸta 60’ar 80’er midye yeriz, istifno severiz, cibez’e bayılırız; gece 3-4 gibi boyoz’a dalmazsak, kan ÅŸekerimiz düşer! BoÅŸ lafa karnımız toktur bu arada, tırışkadan teyyare gibi atasözlerimiz vardır…
*
Paraşüt kulesinden atlamayana kız vermezler; kızlarımızı da tavlayamazsın ha… Canı çekerse, o seni tavlar! Liseye giden kızının erkek arkadaşının olması kasmaz babaları; kendilerinin de kız arkadaşı vardı lisede… Bak iddia ediyorum, okey ÅŸampiyonası düzenlense, İzmirli kadınlar alır kupayı… Erkekleriyle kahveye giderler çünkü… Åžaşırdın di mi? Al buna da ÅŸaşır, nargile içerler… Askılı giyerler, ÅŸortla gezerler, öküz gibi bakarsan, bi çakar, bi de duvardan yersin… Gönül Yazar’ız, Sezen Aksu’yuz; bir gül takıp da saçlarına, çıktı mı deprem sanırdın kantosuna, Karantinalı Despina’yız… Sensin VaroÅŸ! Biz tenekeli mahallede bile el ele gezeriz.
*
Erkeklerimiz de fena deÄŸildir hani… Detaya girmeyeyim, Ayhan Işık, Metin Oktay, Mustafa Denizli mesela, bi fikir verir sana… ErtuÄŸrul Özkök’ün kırdığı cevizleri okuyoruz; eÅŸi kafasına ütü atmış… Ayıptır söylemesi, Mahsun Kırmızıgül’le AliÅŸan’ı ayırt edemeyiz biz.
*
Gülümseriz.
*
Enginarın baÅŸkentidir; İzmirlidir incir. Kazandibi hemÅŸeri… 78 çeÅŸit köftemiz olduÄŸu için, McDonald’s’ın bunalıma girdiÄŸi tek ÅŸehirdir… Zeytinyağı severiz, dünyanın en boktan durumuna bile düşsek, zeytinyağı gibi üste çıkmayı daha çok severiz… Sana ne birader, keyfimizin káhyasıyız, yazlıklara gitmek için 8 ÅŸeritli otoyol yaptık; Güzelbahçe, Seferihisar, Urla, Karaburun, ÇeÅŸme, öbür tarafta Dikili, Foça, çipurayız… Pak Bahadur’u özleriz… Durup dururken faytona bineriz, bi yere gitmeyiz aslında, öööle turlarız… Hava güzel, daralırız, okulu ekeriz. Mezun olduktan sonra öğretmeniyle kadeh tokuÅŸturmayan öğrenciyi zor bulursun İzmir’de.
*
Siz sembol diyorsunuz ama, saat kaç diye Saat Kulesi’ne bakanı bulamazsın, altında buluÅŸanlar bile zahmet edip kafasını kaldırmaz, birbirine sorar saati! Rahatızdır… Çocukları Kemeraltı’da kaybederiz, alışveriÅŸe devam ederiz, esnaftan biri bulup getirir, çıkışta Kemeraltı Karakolu’ndan alırız… AÄŸlayıp zırlamak bi yana, çoÄŸu dondurmayı bitirmediÄŸi için ayrılmak istemez karakoldan, iyi mi… Aceleye gelemeyiz! Bir sene önceden duyurmaya baÅŸla, de ki, 22 AÄŸustos saat 20’de tiyatro baÅŸlıyor… 20.30’da geliriz… Sanatçılar da İzmirliyse, tiyatro zaten 21’de filan baÅŸlar… Uçak 6 saat rötar yapsın, istifimizi bozmayız, bizim için ekstra bira içme vesilesidir bu… Kuyruk olmaz, çünkü kuyruk varsa, İzmirli sıkılır, gider. Pratiktir… 201 sokağı bulduysan, yanındaki 202’dir. Tek tek isim vermeye üşeniriz.
*
35’imiz var.
35 buçuğumuz da var.
34 plaka gördük mü, kapışırız… Arkadan sirenleriyle isterse CumhurbaÅŸkanı gelsin, bana mı sordu, tarladan gitsin, makam arabasına yol vermeyiz.
*
Özetle, arızayız!
*
Erkek çocuklarına en çok “Efe” adı konulan ÅŸehirdir orası… Zeybek duyduÄŸumuzda, içimiz cız eder, kalkar oynarız. Hasan Tahsin orada, Kubilay orada, Latife Hanım orada, Zübeyde Hanım bize emanet, bize… Mustafa Kemal de, aÄŸlar kadınlarımız… Sokak sokak, bulvar bulvar, Milli Mücadele Müzesi’dir… İstanbul’daki gibi Birinci Ahmet ÇeÅŸmesi falan yoktur orada… Ankara’daki gibi Cinnah Caddesi, Arjantin Caddesi de bulamazsın pek… Recep Tayyip ErdoÄŸan KavÅŸağı’nı teklif etmez hiç kimse.
*
Bakın, Tayyip ErdoÄŸan dedim, aklıma geldi… Bugün İzmir’de miting yapacakmış BaÅŸbakan.
*
Kendisine ev sahibi olarak, Ayla Dikmen’in Kordon’da üstü açık otomobille gezerken söylediÄŸi ve Türkiye’nin anca yıllar sonra keÅŸfettiÄŸi parçasını armaÄŸan ediyorum: “Ben söylerken gülmedin mi? Falımızda ayrılık var demedim mi? Anlamazdın, anlamazdın…”
Bu yazısını yazarken yazarken “İzmirli Olmak” yazısından esinlendiÄŸi çok açık. Bu da gururumu kat kat artırdı. Zaten bu yazı da yayınlandığı günden beri jet hızıyla bütün İzmirlilerin maillerini dolaÅŸtı.
Yılmaz Özdil’in yazısının adresi: https://www.hurriyet.com.tr/izmir-11211624
Kaleminize sağlık.. Yazınızı geç keşfettik ama buradan bir selam verelim istedik.
Çok teşekkür ederim. Selamlar!