Mizah dergileriyle tanışmam 15 yaşımda oldu. Bazı sınıf arkadaşlarım dergileri okula getirip teneffüslerde okuyorlardı. Sonra da dergiler elden ele geziyordu. O dönemde en popüler olanlar haftalık LeMan ile aylık Lemanyak’tı. En popüler karikatüristler de Selçuk Erdem ile Erdil Yaşaroğlu’ydu.
Erdil Yaşaroğlu’nun Komikaze kitap serisinin ilki olan Komikaze’yi ilk kez lise birinci sınıfın ilk haftasında okuduğumu hatırlıyorum. Okulda ilk hafta dersler boş geçtiğinden canımız sıkılıyordu ve o kitap da can sıkıntısına karşı okula kitap getiren bir arkadaşın kitabıydı.
Lise bir boyunca dergileri sınıfta ortalık malı sistemiyle okuduktan sonra kendim gidip almaya okullar kapanınca, yani 1997’nin yaz tatilinde başlamışımdır diye düşünüyorum. Haftada bir LeMan, ayda bir LeManyak alıyordum. Adlarından da anlaşılacağı üzere bu iki derginin yazar – çizer kadrosu hemen hemen aynıydı.
Üniversitede de mizah dergisi alışkanlığım devam etti. Aldığım dergilerde tüm yazar – çizerleri beğenmiyordum, bazılarını okumadan geçiyordum. 2002 yılında tüm sevdiklerim bir anda bu ekipten ayrılıp Penguen dergisini kurdular.
Bir anda LeMan ve LeManyak’ı bırakıp Penguen’e geçtim. Bu geçişte hiç tereddüt etmedim çünkü bana “yeni bir dergi kurulacak ve sadece senin sevdiğin çizerler bu dergiye geçecek” deseydiler benim sayacağım kadro zaten Penguen’e geçen kadroydu: Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu, Umut Sarıkaya, Emrah Ablak, Memo Tembelçizer, Ersin Karabulut, Bahadır Baruter, Oky. Yani ben seçsem bu sanatçıları seçerdim zaten.
Penguen sayesinde tanıdığım ve sevdiğim nice yeni isim oldu: Sezyum, Otisabi, Yiğit Özgür, Alpay Erdem, Uğur Gürsoy, Ender Yıldızhan, İltem Dilek… Bu arada Alpay Erdem’in yazıları ve çizgi romanları pek benlik değil ama Bursa’da bir kere stand-up gösterisine gittim ve çok güldüm. Gösteriden sonra bizzat yanına gidip güzel gösterisi için tebrik ve teşekkür etme imkanım oldu. İzmir’de uygun bir tarihe denkgelirse tekrar gidip izlemek istiyorum.
Şimdiye kadar saydığım bu yetenekli insanlar; internetin hiç olmadığı (veya olduktan sonra da mobil olmadığı), dolayısıyla sosyal medyanın falan olmadığı zamanlarda, nitelikli ve eğlenceli bir kültür edinmemi, mizah algımı geliştirmemi, hayalgücümü genişletmemi, mizah dergilerini seven arkadaşlarımla birlikte aramızda özel bir dil oluşmasını sağladı. Çok yetenekli insanlar. Elimden gelse hepsinin o yetenekli ellerini sıkıp yüzlerine karşı hayranlığımı dile getirmek isterdim. Türkiye gibi bir ülkede değerlerinin yeteri kadar bilinmemesi, yer yer yasal yaptırımlarla karşılaşmaları çok üzücü.
Penguen dergisini açılışından kapanışına kadar yıllarca hiç aksatmadan her hafta aldım, sadece iki istisna hariç: Birincisi askerdeyken alamadım. İkincisi de son sayılarını hiçbir yerde bulamadım ve alamadım. Bu son sayı meselesine değineceğim. Avustralya’da yüksek lisans yaptığım dönemde bile Penguen’i takip etmeyi bırakmadım. Annem ve İlke benim için her hafta dergileri alıp biriktirdiler, tatillerde Türkiye’ye döndüğümde okudum onları.
2007 yılının eylül ayında, ben askerdeyken Penguen’den ayrılan bir grup Uykusuz dergisini çıkardı. Sevdiğim yazar – çizerler iki ayrı dergiye dağılmış oldu. Sorun değildi. Askerden dönünce ben her hafta iki dergiyi birden almaya başladım. Uykusuz’un yayın hayatına başlamasından, benim askerden dönüşüme kadarki sayılarını da daha sonra cilt olarak yayınlandığında alıp okuma imkanı buldum.
Uykusuz sayesinde tanıyıp sevdiğim isimler ise: Cem Güventürk, Cihan Ceylan, Cihan Kılıç, Erman Çağlar, Fırat Budacı.
Burada Fırat Budacı için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Çizerler arasında en sevdiğimin hangisi olduğuna karar veremiyorken yazarlar arasında tartışmasız olarak tarzını en sevdiğim, en hayranı olduğum kişi Fırat Budacı. Arada tek tük yazılarını bu blogda paylaşıyorum. Çok defa “bir gün F.B. kadar yazabilecek kabiliyete ulaşabilir miyim yoksa bu bir allah vergisi mi” diye düşünmüşümdür, düşünürüm.
Yıllarca Penguen ve Uykusuz’u ayrı ayrı alıp okudum. Bu arada internet yaygınlaştı, sosyal medya çıktı. İnsanlar dergideki karikatürleri sağda solda paylaşmaya başladı. Dergi satışları düştü. Dergiler imasız şekilde açıkça “lütfen son sayılarımızdan görsel paylaşmayın, dergilerden satın alın, yoksa bu iş sürdürülemeyebilir” dediler, hala da diyorlar.
2017 yılında Penguen, “gazete ve dergi okuma alışkanlığının kaybedildiğini, dünyada basının küçülmekte olduğunu, yapılan çalışmalardan haksız kazanç elde edenlerin olduğunu, özgürlüklerin kısıtlandığını ve ekonomik sorunların yaşandığını” belirterek kapanma kararı aldı. Bunu son sayılarından dört hafta önce duyurdular. Yıllarca dergiyi bayiden satın almak yerine sosyal medyada paylaşılmasına göz yuman binlerce insan bir anda “dergiyi bayilerden alalım, dergi kapanmasın” kampanyaları başlattılar. Bu durum Türk insanının iş işten geçtikten sonra harekete geçme alışkanlığını gösteren çok güzel bir örnek. Halbuki mizah dergileri yıllarca çok açıkça “her hafta en az bir dergiyi satınalın, yoksa bu dergiler ayakta kalamaz” diye bağırındılar ama bu çağrı yeteri kadar kişide karşılık bulmadı. İşte bu jetonu geç düşen güruh yüzünden Penguen’in son sayısını hiçbir yerde bulamadım. Kaç yıl sonra, hala da o sayıyı elime almışlığım yoktur.
Aldığım dergileri arşivlemiyorum. İlk yıllarda (lise ve üniversitede) arşivlemeye kalktım ama hiçbir yere sığmıyorlar. Buna karşılık sevdiğim yazar ve çizerlerin albüm kitaplarını alıyorum. Çoğu da imzalı nüshalar. :) İşte onlar arşivlemek için çok elverişli. Kitap formunda sonuçta.
Bugün ise mizah dergileriyle olan serüvenimde bir dönem kapanıyor, yeni bir dönem başlıyor. Dergiler uzun süredir alternatif olarak dijital ortamda da satılıyordu ama ben her hafta bayiye gidip alma alışkanlığımı bırakamamıştım. Coronavirüs salgını sebebiyle marketlere maskesiz girmek yasaklandığı için, buna karşın maskelerin satışı yasak olduğu için, devletin ücretsiz dağıtacağı maskeler de bir türlü gelmediği için ben artık markete gidip dergi alamıyorum. Bu vesileyle de 2020 yılının nisan ayında dijital aboneliğe geçiyorum. Artık Uykusuz dergisini Dergilik uygulaması üzerinden takip edeceğim.
Her konuda dijitalleşme konusunda ilk atlayanlardan, ilk adapte olanlardanımdır ama mizah dergisi konusu bu konuda bir istisna. Dergiyi elime alıp sayfalarını katlaya katlaya okumanın tadını telefon ve bilgisayar ekranından okumakta bulacak mıyım bakalım, göreceğiz.
Adıma imzalı Çarpışma 2: İpek & Burak geldi. Oky benim için dekolteli ve küçümseyen bakışlı İpek çizmiş. Çok mesudum! Umarım bir gün imzalı “Cihangir’de Bir Ev” albümüm de olur.