Uzun süredir bloguma yazmıyordum ancak bunun sebebi elimin varmayışı, yoğunluk gibi şeyler değildi. Blogumun barındırıldığı sunucuda bir türlü çözülemeyen teknik sorunlar vardı, bloga bir hafta erişilebiliyorsa bir ay erişilemiyordu, tam düzeldi derken bir süre sonra yine gidiyordu, vb. İşin altyapısı sorunlu olunca özü de (yani yazmak) insana çekici gelmiyor. Ben de bu sorunlar bitince bloga geçiririm diyerek word dosyalarında yazılarımı yazıp bilgisayarımda kaydetmiştim.
Sonra Salih Seçkin Sevinç‘in Her Şeyin Başı Blog kitabından haberdar oldum. Daha kitabın varlığını öğrendiğim anda tam benlik bir kitap olduğunu hissettim. Gerçekten de öyleymiş. Benim sosyal medyayla ilgili düşündüklerimi ayrıntılı olarak çok samimi, akıcı bir dille yazar bu kitapta anlatmış. “Bir solukta okumak” derler ya, kitabı bir solukta (aslında üç saatte) okudum. Tabii bu bir roman değil, referans kitap. Şimdi bazı bilgileri hatırlamak için belli kısımlarına tekrar dönüp bakıyorum.
İnsanların sağda solda “bloglar öldü abi, artık micro blogging (twitter) var, facebook var, insanlar orada yazıyorlar düşüncelerini” dediklerini duyuyordum. Bunu söyleyenlere söylecek bir sürü şeyim vardı aklımda. Neyse ki tüm bu düşüncelerim ve çok daha fazlası kitapta mevcut. Bugün için popüler olan sosyal medya araçlarının neden blogların ikamesi olamayacağını, internette 10 yıl önce de blogların olduğunu, bundan 10 yıl sonra da blogların var olacağını, ama facebook için bile bu garantiyi kimsenin veremeyeceğini güzelce açıklamış Salih Bey.
Kitabı okuyunca fena gaza geldim. Mevcut durumdaki sorunlarımı çözmekle yeterince boğuşmuştum, onları bir kenara atıp sıfırdan bir alan adı aldım, sıfırdan hosting aldım, her şeyi sıfırdan kurdum. Eski blogumdaki yazılarımı bu bloga taşıdım. Blog kariyerimde yeni bir sayfa açtım. ;)
Kronolojik anlamda şu anda okuduğunuz yazıdan önceki yazılarım geçmişte yazdığım, eski blogdan buraya taşıdığım yazılar. Bu yazıdan sonraki yazılar ise yeni blogumdaki yeni yazılarım.
Hayatının bir döneminde bile olsa blog yazmayı aklından geçirmiş olanlara bu kitabı mutlaka okumalarını tavsiye ederim. Hatta blog yazmayı hiç düşünmemiş olup okumayı ve yazmayı seven herkese tavsiye ederim. Tabii ben hep konuya kişisel açıdan bakmış oldum ama kitapta kurumların da neden birer bloga sahip olması gerekdiği konusunda çok önemli argümanlar var. İletişim, pazarlama, halkla ilişkiler konularında çalışanların da okuması elzem.
Bloglamaya yeniden başladığım için heyecanlıyım. Size de blogumu ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Yazdıklarımla ilgili bir yorumunuz olursa yazının altndaki “Yorum Bırak (Leave a Comment)” kısmına yazabilirsiniz.
Yeni yazılardan haberdar olmak için Özgür Blogger için oluşturduğum facebook sayfasını takibe alabilirsiniz: https://www.facebook.com/ozgurblogger
Facebook kullanmıyorsanız bu sayfanın sağ alt kısmındaki “Kayıt Ol”a tıklayarak yeni yazıları e-posta ile de alabilirsiniz.
geri donusune sevindim, yeni yazilarini merakla bekliyorum.
yazmak iyidir…
Yazacağım çok şey var aslında ama zaman yok derim hep. Sınavlar okul derken geçip gidiyor zaman. Ben de blogumu 2009’da kurmuştum senin gibi. O günden bu yana çok zaman geçti ve blogumda neredeyse her konudan içerik var. Bu bazen canımı sıkıyor. Bazense beni motive ediyor. Fakat sıfırdan başlamak düşüneceğim son şey. Sen bunu nasıl başardın (: