Bir futbol maçı sırasında sahada sakatlanan bir oyuncu var ve yerde kıvranıyor. Hakem de bu durumu görse bile maç durmadıkça oyuncuya müdahale edilmesine izin veremiyor. Oyuncuya saÄŸlık müdahalesi yapılabilmesi için top kimde olursa olsun topu taca atıyor. Böylece oyun duruyor ve oyuncuya müdahale ediliyor. Top eÄŸer sakatlanan oyuncunun takımında deÄŸil de rakip takımdaysa buna “fair-play örneÄŸi” deniyor. Fair play anlayışımızın standardı gerçekten çok düşük. Ne yapsın rakip oyuncu? Topu taca atmasın da adam orada kıvranmaya devam mı etsin? Demek istediÄŸim topu orada taca (ya da auta) atmak alkışlanması gereken büyük bir meziyet deÄŸil. Tam tersine yapılmaması durumunda eleÅŸtirilmesi gereken bir davranış. Bir nevi “insanlık görevi”.
Dahası da var. Oyuncunun tedavisi tamamlanıyor ya da iyileÅŸtirilemezse oyuncu deÄŸiÅŸtiriliyor. Bu sefer sakatlanan oyuncunun takımı da çok erdemli ya, topu rakip takıma iade edecek, abanıyor topa. Top gidiyor karşı kalecide kalıyor ya da auta çıkıyor. Bu ÅŸimdi “fair play” mi oluyor? Rakibin topu senin sahana kadar bin bir zahmetle getirmiÅŸti, sonra taca attı. Senin topu iade ettiÄŸin yer ise adamın kalesi. Buna anlatıcıların ve spor yorumcularının “örnek davranış” demesini anlamıyorum, buna ancak “suistimal” denir.
Tabii daha uç örnekler de var. Ataktaki oyuncunun ceza sahası içinde kendini yere bırakmasına, ya da bir kaos anında kimse dokunmadığı halde kendini yere atıp iki eliyle yüzünü tutarak yuvarlanma hareketlerine de futbol kültürümüzde “profesyonellik” deniyor. Bu profesyoneller(!) yetiÅŸmekte olan yeni nesil futbolculara güzel örnek oluyorlar gerçekten.