Askerlikte doğru şekilde selam vermek en temel şey sayılır. Örneğin “daha selam vermeyi bilmiyorsun, nasıl askersin sen” azarı çok yaygındır. Selamı doğru veremeyenler dövülür, hakarete uğrar, tam techizatlı sürünür, türlü şekillerde cezalandırılır. Genelde de selam vermeyi öğrenememenin cezası “çarşının kitlenmesi”dir. Askerlik yapmış olanlar çarşı izninin askerlikteki tek özgürlük kırıntısı olduğunu bilirler. Hazine değerindedir yani.
Askerde gerekli gereksiz her şey yazılı olmasına rağmen, ben askerliğim boyunca hiç selam vermeyi gösteren bir şema ya da açıklayan bir yazı görmedim. Nesilden nesile aktarılan yazılı olmayan bir hareket yani. İşte parmak ucun kebin köşesine temas edecek, elinin ne içi ne de dışı karşıya dönük olacak, parmaklar son derece bitişik olacak, kolun iniş ve kalkışı sert olacak gibi ana kuralları var. Kepsizken veya silahlıyken verilen selamlar değişiyor, bunun gibi de “yan” kuralları var.
Selamla ilgili daha ilginç konu ise rütbeli askerlerin yapmayı bilmemeleridir. Askerliğini yapmakta olan bir sivil “nizami selam”ı birkaç haftada tam olarak öğrenip uygular hale gelirken mesleği askerlik olan, bu işten maaş alan subaylar falan selam veremezler. Tabii bunu görüp “ulan daha selam veremiyorsun, omzundaki yıldızlardan utan” falan diyemiyorsun. :)
Televizyonda haberlerde, gazetelerde çıkan fotoğraflarda falan dikkat edin; koskoca kuvvet komutanları, harp okulu komutanları ve hatta genelkurmay başkanı bile nizami selam vermeyi bilmez. Bilse de uygulayamaz, yanlış selam verir.
Yukarıdaki fotoğraf eski genelkurmay başkanına ait ama olsun, ben genelkurmay başkanının çarşısını kitliyorum. Bu haftasonu arkadaşları hamama, lokantaya gidip, internet kafede falan takılırken kışlada kalıp yaprak toplasın da aklı başına gelsin.